
Sürekli olarak karşılaştırmalar yaparız. Galiba tabiatımızda yatan mücadele ve hırs bizi bu seçimlere itmekte. Tüm sporlar için olmazsa olmazlardan biri olan bu özellik futbol içindeyse tartışmasız en göz alıcı yerdedir. O yüzden sevdiğimiz oyuncuları diğer oyuncularla kıyaslama yarışına gireriz. Bir oyuncu benim takımımda ise müthiştir senin takımında ise o kadar da müthiş değildir. Biraz da bu şahsiliği yok değil.
Size asla bu tür karşılaştırmaların yapılmaması gerektiğini düşündüğüm iki isimden bahsedeceğim. Türkiye futbolunda boy göstermiş en iyi iki yabancı başlığı altında istisnasız sürekli görebileceğiniz bu isimler rakip taraftarlarca kıyaslanır ve o rekabet her iki tarafa da hem hak verme hem gurur duygusunu aynı anda yaşatır. Baktığım açıdan tamamen farklı ama yaşattıkları duygular bakımından oldukça güçlü iki karakteri anlatacağım. Buzulların serinliği tadında bir Hagi ve Rio sahillerini çağrıştıran Alex.
İnsanların doğdukları ülkeler ait olduğu kültürler pek çok alanda görüleceği gibi futbolda da kendine yer edinir. Futbolda iki ayrı tarzın temsilcilerinin yakın dönemde Türkiye liginde müthiş yıllar geçirmiş olmaları evet belki bir tatlı rekabet unsuru olabilir ama bundan çok daha fazla olduğunu söylemeden geçmeyelim
Sokakta kartlarla oynardık. Sergen Hoijdonk Hagi Bülent Korkmaz İlhan Mansızlar. En çabuk eskiyen kartlar genellikle Alex ve Hagi kartları olurdu çünkü en çok rağbet onlaraydı. Evet biz çocuklar arasında da bu böyleydi. Çalım konusunda yetenekli tüm sokak çocukları bugün nasıl Messi Neymar Ronaldo diyerek kendilerine spikerlik yapıyorsa o zaman da siz bir Alex bir Hagi diyerek bağırırdınız. Gol sevinçlerini saymıyorum bile. Bugüne nazaran bizler Avrupa maçlarında takım ayırt etmezdik. Türk takımı dediğinde hep birlikte takımları destekler maçları bu sahiplenme ile izlerdik. O yüzden Hagi sadece Galatasarayın Alex sadece Fenerbahçenin futbolcusu değildi.
Şimdi geçmişe baktığımda bu iki oyuncudaki genel farkın coğrafik izler taşıdığını ve kültürel olduğunu anlıyorum. Hagi gerçekten çok sinirli bir oyuncuydu. Sahada resmen bir komutandı. Bir buz gibiydi ve bu sadece rakibe karşı değildi. Gol harici oyun içerisinde oldukça ciddiydi. Kartlarını hatırlıyorum. Ve buz gibi gollerini. Muhtemelen uzaktan sert şutlar için buz gibi gol tabiri Hagi ile kullanıma geçmiştir. Hele bir ayak hareketi vardır ki onunla tam çizgi üzerinde çıktı dediğiniz topu oyuna öyle bir sokardı ki evet biz bu futbolu seviyoruz derdiniz. Romanyalının finale giden yolda yaptıkları ve tavrı gerçekten tam bir savaş haliydi ve oldukça da gurur vericiydi.

Alex ”olmaz” denilen bir transferdi. Brezilyanın dünya futbolundaki etkisini başlatan üçüncü jenerasyonun en önemli yüzlerindendi. Bu jenerasyon içerisinde Ronaldo Ronaldinho Kaka Robinho Carlos Cafu Dida gibi isimlerin olduğunu da düşündüğünüzde Alex in durumunu daha net anlayabilirsiniz. Sert çalımları geçişleri yoktu Alexin. Müthiş bir hızı yoktu belki. Ama o sıcak geçişler rakiplerini yüksek ateşten havale geçirtecek durumdaydı. İlk maçındaki çalımları üzerine İnter maçındaki o efsane çalımı örnek verebilirim. O geçişler tam bir sahil havasıdır. Gollerini söylemeye gerek bile duymuyorum çünkü her bir gol usta işidir. Ama hepsinin tarifi bu. Rakip için cehennem sıcağı taraftar için tatil havası. Diyorum ya coğrafya işte.
Bana göre bu iki ismi istatistiklerle anlatmak kolaya kaçmak olur. Farklı bir açıdan ele almayı istiyorum. Zannediyorum ki bunu yukarıda yeterince hissettirdim. Şimdi.
Hatırladığım kadarıyla kominizm içerisinde futbol sürdürdüğü için askeri bir rütbesi bile vardı Haginin. Politika siyaset de nihayetinde etkiliyor futbolu. Ancak bu durumu Galatasaray yıllarında attığını, görece daha sıcak bir futbolcu olduğunu düşünüyorum.
Alex ise isyan eden bir karakterdi. Evet hırslı biriydi ama dediğim gibi bunu teknik bilgisi ve takım üzerinde oluşturduğu hava ile başarıya dönüştürüyordu. Pek çok kez şahit olmuşsunuzdur Yine o kel mi attı sorusunun duygusallığına. Öyledir Alex. Bir yolunu bulur şapkadan tavşan çıkarır. Gereksiz kart gördüğünü hiç hatırlamıyorum. Genelde neşeli bir yüz. Hem neşeli hem hırslı olabilen bir insan. Heykeli dikildi taraftarınca.
Türkiye’ye çok garip şekilde veda eden bu iki isim bence ligimize gelmiş en sevilen ve şuanda aktif olsa tekrar uzun kontratlarla her bir taraftarca takımlarında görmelerini isteyecekleri ilk iki isim.
Değinmeden geçemeyeceğim bir konu da şu ki. Galatasaray Hagi havasını Drogba Snaijder ikilisi ile yakalayabildi. Ancak Alex öncesi olarak sayabileceğimiz Hoijdonk u saymazsak Fenerbahçe Alex sonrası böyle bir hava oluşturamadı. Bir Alex değil tabiri türedi. Ve hatta şuan Mesut için bile aynı havanın oluştuğunu söyleyemiyorum. İşte Alex ve Hagiyi diğer oyuncularla kıyaslanılmaz ve büyük oyuncu yapan özellik bu.
Birbirleri ile kıyaslama yapılmamalı dediğim kısım ise biraz duygusal belki. Ama bundan vazgeçecek değilim. Çünkü sokakta çalım atan çocuk gole giderken bazen Alex diye bağırır bazen Hagi diye. Ve futbolun belki amatör ama ruhuna en yaraşır sahiplenmesini rekabet ettirmek istemiyorum. Çünkü birisi Karpatların Maradonası diğeri Profosör. Birisi yaz diğeri kış ayarında. Ama her ikisi de tadında ve kendi tabiatında.